Zamanın kıymeti, ancak bize bahşedeceği şeylere kavuştuğumuz yahut onları yitirdiğimiz vakit anlaşılabiliyor. Esasında hepimiz, farkında olmadan ölüyoruz. Günbegün, yavaş yavaş, kader planının çizdiği tabloda sona doğru yaklaşıyoruz. İnsan, tam da bu düşüncenin zihnini bulandırdığı bir zamanda, neden, sorusuyla iştigal etmek zorunda kalıyor.
Çoğu büyük mütefekkir, alim yahut bilim insanı, zaman mefhumunun önemi üzerinde durmuş, zamanı iyi yönetemeyenlerin ne kadar da büyük bir gaflet içinde olduklarına işaret etmiştir. Hakikaten, zamanın ne kadar da hızlı aktığının farkına varıldığı o an, derin bir ruha sahip, lâkin yapabileceklerini icra edememiş insanlar için ne de büyük bir eziyettir!
İrade Terbiyesi kitabının meşhur yazarı Jules Payet, kitabında, arzu ettiklerimizi gerçekleştirebilmenin, vaktimizin kıymetini bilebilmenin ve elbette doyumlu, neşeli bir hayat yaşayabilmenin ilk ve zaruri yolunun, kitabın isminden de anlaşılacağı üzere irademizi terbiye etmek olduğundan bahseder. Günümüzün meşhur tabiriyle, irade kasını güçlendirmekten.
Yazar, sistematik bir biçimde, irademizi zayıflatan iç ve dış düşmanlarla nasıl mücadele edebileceğimizi anlatarak, günümüzün motivasyon pazarlayan şarlatanlarıyla kıyas kabul etmeyecek ölçüde faydalı yöntemlerden bahsediyor. Özellikle, kitabında tembelliği alışkanlık haline getirmiş insanlar için paylaştığı alıntılar da dikkate değer. Misal olarak, ünlü matematikçi Pascal’ın şu yorumu gerçekten düşünmeye değer: “Maer’e yaptığım seyahat nedeniyle sağlık sorunları yaşadım, bu nedenle inanılmaz tembellik yaptım. Bunun bir insanda kabullenemeyeceğim ender özelliklerden biri olduğunu öğrendim.”
Okur, ilerleyen sayfalarda, hayatın daha doyumlu geçebilmesi noktasında yalnızca manevi muharriklerden yola çıkmanın da yeterli olmadığını, hayatımızı yeniden şekillendirecek kuvvetin bizzat içimizde mevcut bulunduğunu ve bunu yapabilmek için de çalışkan olmak gerektiğini anlayabiliyor. Ancak bunu, kendimize net bir hedef koyarak ve bu doğrultuda da düzenli çalışarak yapabileceğimizi, böylelikle de irademizi daha sağlam kılacağımızı da hatırdan çıkarmayarak yapabiliriz.
Hülasa, zaman, ellerimizden akıp gidiyorken, arzu ettiklerimizin bize kendiliğinden gelmeyeceğini ancak az lâkin sürekli bir çaba neticesinde onları elde edebileceğimizi ve belki de içine düştüğümüz derin sıkıntılardan da bu meşguliyet sayesinde kurtulabileceğimizi unutmamak gerek.
Vesselam.
Enes Çakmak 