Olduğum, olacağım ve olmak zorunda hissettiğim tüm halleri sırtıma bindiren, beni bu yaşam kervanında yorgun eyleyen her şeye elveda. Nedir bu, nasıl bir arayış, nasıl bir yıpranıştır çünkü? Sürekli olarak, bir şeyler yapmamız gerektiğini salık verenler, sürekli bir şeyler yapmanın geçici hazzıyla mı kandıracaklardı beni? Hayır.
Yaşam, şöyle değil, böyledir diyenlere soruyorum bu soruyu. Ve hatta, yaşam, acıdır, zordur, meşakkatlidir diye sayıklayanlara. Neymiş zorluk, neymiş mücadele? Hep, diri olmalıymışız. Hep, mücadele içinde, güçlü, dirayetli ve sabırlı. Ezerlermiş yoksa, başımızı kopartırlarmış, ekmeğimizi çalarlarmış. Bundan mütevellit, acımasız, mekanik ve dünyevi konularda hayalperest olmalı ve çok çalışmalıymışız. Ne için? Daha çok para, daha çok haz için elbette.
Ben, çalışmaya ve sabretmeye karşı değilim. Çalışalım ve sabredelim ama ne için? Kariyer ve statü sahibi olmak, daha çok para kazanmak, daha çok saygıdeğer(!) bir kimliğe sahip olabilmek için mi sahiden? Yeryüzü üzerinde yaşamış hiçbir bilge görmedim ki dünyevi arzuları bu kadar pekişmiş olsun. O halde, neden şöylece durup beş dakika düşünmeyiz bu konuyu?
Ama hayır! Düşünmeye vakit yok. Kazanılması gereken sınavlar, aşılması gereken mülakatlar ve elde edilmesi gereken paralar, zihnimizi meşgul eder. Bir çiçeği, bir su kenarını yahut uçuşan kelebekleri seyreylemeyi bir kenara bırakmalıyız; yahut onlardan aldığımız hazzı dahi matematiksel ölçütlerle hesaplayarak, günümüzü değerlendirmeliyiz. Aşk, arkadaşlık, dostluk ve sevgi; tüm bunların temel ölçütünü de aynı şekilde, iki artı iki formulüne indirgemeli ve hayat mücadelesinde, sürekli bir mücadele halinde yaşamayı sürdürmeliyiz. Neticede, bizler de doğadaki bir hayvan değil miyiz?
Lafa geldiğinde hepimiz dindar. Lafa geldiğinde, hepimiz özgür. Ancak tam olarak ne zaman, zevklerimizin, çabalarımızın ve hayallerimizin dünyevi olduğunu ve esasında bizlere pazarlandığını idrak edeceğiz? Başkalarının hayallerine, hallerine, yaşamlarına özene bezene yaşadığımızı ne zaman, ne zaman kabul edeceğiz? Gözleri oyulmuş, köleleşmiş, şeytanlaşmış bir topluluk olmaktan, ne zaman döneceğiz?
Çünkü sûr üflendi, üflenecek.
Vesselam.