Bir Gecede Ölünür Ansızın

İnsan, çift menşelidir. Bir tarafının özü zevk, arzu, aşırılık ve isyana temayülden ibaretken; diğer tarafı ise onu dinginliğe, sakinliğe, ölçülü olmaya ve nefsi terbiyeye doğru çeker. Biz insanlar, farkında olalım yahut olmayalım, bu iki zıt kutbun üzerinde kendimizi buluruz çoğu zaman.

Bazıları, insanın kendisini terbiye etmesi gerektiğini salık veren içsel yönelimin daha çok dini olduğuna inandığından, genellikle diğer yolu tercih eder: Aşırılığı, zevkleri ve arzuları tasdikleyen yolu. Bazılarıysa, konunun din ile bağlantısı olsun ya da olmasın, ilk yolu tercih eder.

Ben, sanatkâr olmanın, Allah’la bir şekilde iletişime geçmek olduğunu düşündüğüm için midir bilmem ancak ne zaman yazmaya kalksam sanki yazmak eylemi bana insanın unutulan o diğer kökünü hatırlatıyor; henüz yukarıda bahsi geçen, dinginliği, sakinliği ve ölçülü olmayı salık veren kökü.

Ne yapabilirim ki sahiden? Bakıyorum şöyle, günler, aylar ve yıllar göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor; Ömür, hemencecik bitiyor. Bana bahşedilen bu yaşama, girdiğim günahların penceresinden bakmaya devam ederek, daha kaç pencerenin kaldığına mı dikkat kesilmeliyim ben? Yoksa bir geri çekiliş, bir dinginlik dilenerek sakinleşmeli, elimi vicdanıma koymalı ve üslubunca şükretmeli miyim? Ah evet! Hissedilen çaresizliklerin de neticesi var, neticede.

Şükür ki bir vakitler, dünyanın bize anlatıldığı gibi ulvi olmadığına, Allah’ın varlığının ve yokluğunun tartışmaya çok açık olduğuna ve kutsiyet atfedilen tüm sözlerin şüpheler barındırdığına iman etmiştim. Zamanla, çocukluğumdan kalan kökten inanışlar, şüphelerden ibaret düşüncelerim ile sarsılmıştı. Oysa şimdilerde, bana bahşedilen lütuf neticesinde, rahmani ve şeytani olarak ayırdıklarımda dahi, şeytani olanın da rahmani olduğunu görebilir oldum.

Mademki ben, böylesine ikircikli, böylesine günahkâr ve sevaba meyilli bir varlığım, mademki bana gelen yahut benden neşreden tüm kötülüklerde de bir hikmet var; o halde yürüdüğüm yol yanlış dahi olsa, yüzümü doğru olana çevirmem lazım değil midir? Neticede ben, güzeller güzeli bir gecenin koynunda uyukladığımda, ansızın, kimsesizce ölüme doğru süzülmeyecek miyim? Ve ne kadar da günahkâr olursam olayım, hatta, ölürsem öleyim, yine de onun yarattığı bir kul değil miyim?

Vesselam.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s