Ne için, ne için tüm geceler Ey Rabb? Hangi efendinin hizmetkârı olmamız gerektiğini bilmediğimiz için mi, bunca düşünme payı bıraktın gecelerimize? Beni, attığım her adımın sorgusuzca sana çıktığı o sokaklara sor. Sırtımdan itilmişçesine dengesiz, mayhoş ve serkeş bilgeliğimle, sana gelmeyi gündüzleyin de bilirim. Gecelerimi, hoşça bırak…
Uyaksız ve uykusuz yürüyüşleri, şehrin hangi kaldırımlarına yüklenerek tamamlıyorsam; hangi coşkulu kalabalığın arasından süzülürcesine, bir yağmur gibi akıyorsam eğer sana; beni ve esasında senden ibaretliğimi, tam da orada bulurum. Eğer ki şerr bildiğimin altındaki hayrı öğrenmek yazgısıysa benimkisi, beni bir gül kadar zarifleştirmek ve sana doğru açılmak niyetinde yaşatacaksan; rahmetini esirgeme, ne benden, ne de gecelerimden.
Evvelce, yalnızlaşmanın, şeytanca bir yaşamdan da kutsal olduğunu bana öğretiverdin. Öyleyse tüm yalnızlığıma hangi vakitlerde el uzatacaksan; ben o kutsal vakte değin, seni bekleyeceğim. Haşâ ve kella. Sana isyan edercesine durduğumu da bilirim ama insan en çok sevdiğine yakınmaz mı senin yaratımında? Sen benim şefkatli annem, ben ise mahzun çocuğunum, beni bağışla.