Bana karanlık bulutların anımsattığı anılarda, şehrin hengâmesinin içinde ancak bir o kadar da ondan uzak, taş kaldırımlarla bezenmiş, huzursuz ve kimsesiz sokaklar var. Pencerelerde, aile içi kavgaların, kırgınlıkların ve eskimez vedaların yansımalarını taşıyan, izbe ve terk edilmişlik hissi uyandıran sokaklar.
Yalnızlığın yalın ve soğuk suratının ve insanı kahredici sorguların esiri eden şüphelerin sahipleri; vakit tamama ermeden içlerine çekilirim, sessizce çağırırlar beni. Sanki yaşam beyhude bir arayış gibidir, kimsecikler olmadan, kimselere bürünmeden yürüdüğüm, yedi kere kendi etrafımda döndüğüm, nihayetinde de öldüğüm, beyhude velakin hoş bir çaba..